to embroider
01
nakış işlemek
to sew decorative patterns on a piece of cloth with colored threads
Transitive: to embroider a piece of cloth
Örnekler
She decided to embroider the hem of the dress for a more intricate design.
Daha karmaşık bir tasarım için elbisenin eteğini nakış işlemeye karar verdi.
The artisan skillfully embroidered the fabric to create an elegant tapestry.
Zanaatkar, zarif bir duvar halısı oluşturmak için kumaşı ustalıkla nakış işledi.
02
süslemek, abartmak
to embellish or enhance an account with imaginative or exaggerated details
Transitive: to embroider an account with untrue details
Örnekler
She embroidered her travel diary with tales of encounters with mythical creatures.
Seyahat günlüğünü efsanevi yaratıklarla karşılaşma hikayeleriyle süsledi.
The storyteller embroidered his narrative with elaborate descriptions of heroic deeds.
Hikayeci, kahramanlık eylemlerinin ayrıntılı açıklamalarıyla anlatısını süsledi.



























