disturbed
Örnekler
She felt disturbed by the eerie sounds coming from the abandoned house.
He was disturbed by the violent imagery in the movie.
Filmdeki şiddet içeren görüntülerden rahatsız oldu.
Örnekler
The school has a special program for emotionally disturbed children.
Okulun duygusal olarak rahatsız çocuklar için özel bir programı var.
He works at a center that helps mentally disturbed teens.
O, zihinsel olarak rahatsız gençlere yardım eden bir merkezde çalışıyor.
03
having been moved, altered, or displaced from the usual or original state
Örnekler
She noticed the disturbed arrangement of books on the shelf.
The papers on the desk appeared disturbed after the meeting.
04
rahatsız, huzursuz
(of sleep) interrupted or restless, lacking natural depth or continuity
Örnekler
She woke up feeling tired after a night of disturbed sleep.
Huzursuz bir uykunun ardından yorgun hissetti.
The baby's cries led to several episodes of disturbed sleep for the parents.
Bebeğin ağlaması, ebeveynler için birkaç bölünmüş uyku dönemine yol açtı.
Leksikal Ağaç
undisturbed
disturbed
disturb
