to distrust
01
güvenmemek
to have no trust in someone or something
Örnekler
She began to distrust his promises after he failed to keep them multiple times.
O, birkaç kez sözlerini tutamadıktan sonra, onun sözlerine güvenmemeye başladı.
Many people distrust politicians due to frequent scandals and dishonesty.
Birçok insan sık skandallar ve dürüst olmama nedeniyle politikacılara güvenmez.
Distrust
01
güvensizlik, şüphe
a lack of belief or confidence in the truth or honesty of something or someone
Örnekler
His distrust of the information led him to seek other sources.
Bilgiye olan güvensizliği onu başka kaynaklar aramaya yöneltti.
There was a general distrust of the politician's promises.
Politikacının vaatlerine karşı genel bir güvensizlik vardı.
02
güvensizlik, şüphecilik
the trait of not trusting others
Leksikal Ağaç
distrust
trust
