distantly
Örnekler
Distantly, he could hear the sound of a train passing by.
Uzaktan, geçen bir trenin sesini duyabiliyordu.
From the mountaintop, the village looked distantly below.
Dağın zirvesinden, köy uzaktan aşağıda görünüyordu.
02
uzaktan, mesafeli bir şekilde
in a manner that is not intimate, related, or near
Örnekler
The two families are distantly related, sharing a common ancestor from centuries ago.
İki aile, yüzyıllar önce ortak bir atadan gelerek uzaktan akrabadır.
They are distantly connected by a shared interest in art, but they rarely interact.
Sanatta ortak bir ilgi ile uzaktan bağlantılılar, ancak nadiren etkileşime geçerler.
03
uzak bir şekilde, soğuk bir şekilde
in an aloof or detached manner
Örnekler
She looked at him distantly, not showing any emotion.
Ona ona uzaktan baktı, hiçbir duygu göstermeden.
He smiled distantly, as if the conversation did n't concern him.
Uzak bir şekilde gülümsedi, sanki konuşma onu ilgilendirmiyormuş gibi.
Leksikal Ağaç
distantly
distant
dist



























