disposed
01
istekli, meyilli
ready toward a course of action
Örnekler
She was disposed to accept the offer after hearing the full explanation.
Tam açıklamayı duyduktan sonra teklifi kabul etmeye istekliydi.
James did n't seem disposed to take the hint.
James ipucunu almaya istekli görünmüyordu.
02
kötü niyetli, iyi niyetli
having a specified attitude or feeling toward someone or something
Örnekler
The voters were ill‑disposed toward the incumbent after the scandal.
Seçmenler skandaldan sonra görevdeki kişiye karşı kötü niyetliydi.
He is favourably disposed towards the proposals.
O, önerilere karşı olumlu bir şekilde yatkın.
Leksikal Ağaç
indisposed
predisposed
disposed
dispose
