difficult
01
zor
needing a lot of work or skill to do, understand, or deal with
Örnekler
Solving complex mathematical equations can be difficult without a strong understanding of mathematical principles.
Matematiksel prensipleri iyi anlamadan karmaşık matematik denklemlerini çözmek zor olabilir.
Learning to ride a bike without training wheels can be difficult for young children.
Dengeleyici tekerlekler olmadan bisiklet sürmeyi öğrenmek küçük çocuklar için zor olabilir.
02
sorun yaratan
creating a challenging or uncomfortable situation
Örnekler
The difficult living conditions in the remote village made it hard for families to thrive.
Uzak köydeki zor yaşam koşulları, ailelerin gelişmesini zorlaştırdı.
The difficult economic climate led to increased layoffs and reduced job security for workers.
Zor ekonomik iklim, işten çıkarmalarda artışa ve işçiler için iş güvenliğinin azalmasına yol açtı.
03
zor, inatçı
(of a person) hard to deal with, often stubborn or not willing to cooperate
Örnekler
She ’s always difficult when we try to make plans.
Plan yapmaya çalıştığımızda her zaman zor olur.
He can be difficult when it comes to making decisions.
Karar verme söz konusu olduğunda zor olabilir.
Leksikal Ağaç
difficultness
difficult



























