detached
01
bağımsız
lacking interest or emotional involvement
Örnekler
His detached demeanor during the meeting made it clear he was n't invested in the project.
Toplantı sırasındaki kopuk tavrı, projeye yatırım yapmadığını açıkça gösterdi.
From a detached viewpoint, the city ’s rapid changes appeared both fascinating and troubling.
Tarafsız bir bakış açısından, şehrin hızlı değişimleri hem büyüleyici hem de endişe verici görünüyordu.
02
ayrı, bağlantısı kesilmiş
no longer physically connected or joined to something else
Örnekler
The garage was detached from the main building.
Garaj ana binadan ayrılmıştı.
A piece of the sculpture had become detached and lay on the floor.
Heykelin bir parçası kopmuştu ve yerde yatıyordu.
03
müstakil ev
(of a house) standing alone in a way that does not have any shared walls with other houses
Örnekler
They bought a detached house with a large garden.
Büyük bir bahçesi olan müstakil bir ev satın aldılar.
A detached property often offers more privacy than a townhouse.
Müstakil bir mülk genellikle bir şehir evinden daha fazla mahremiyet sunar.
04
çıkarılabilir, ayrılabilir
not fixed in place and able to move or be removed
Örnekler
The camera came with a detached lens for easy storage.
Kamera, kolay depolama için ayrılabilir bir lens ile birlikte geldi.
A detached panel revealed the wiring inside the machine.
Ayrılmış bir panel, makinenin içindeki kablolamayı ortaya çıkardı.
05
duygusuz, ilgisiz
showing lack of emotional involvement
06
ayrılmış, kopuk
being or feeling set or kept apart from others
Leksikal Ağaç
detached
detach



























