depressive
01
depresif, çöküntü yaratan
making someone feel deeply sad or emotionally down
Örnekler
The rainy weather had a depressive effect on her mood.
Yağmurlu hava, ruh hali üzerinde depresif bir etki yarattı.
The loss of her beloved pet had a depressive impact on her emotional well-being.
Sevgili evcil hayvanının kaybı, duygusal refahı üzerinde depresif bir etki yarattı.
02
depresif, çökkün
connected to a mood disorder marked by persistent sadness, hopelessness, and a lack of interest in daily activities
Örnekler
His depressive symptoms made it difficult for him to enjoy social interactions.
Depresif semptomları, sosyal etkileşimlerden keyif almasını zorlaştırıyordu.
The depressive episode lasted for several months, requiring professional intervention.
Depresif atak birkaç ay sürdü ve profesyonel müdahale gerektirdi.
Depressive
01
depresif, depresyon eğilimli kişi
a person experiencing or prone to depression
Örnekler
He is a depressive, frequently struggling with low spirits.
O, sık sık düşük ruh hali ile mücadele eden bir depresif.
The depressive avoided social events due to feelings of isolation.
Depresif olan kişi, yalnızlık duyguları nedeniyle sosyal etkinliklerden kaçınırdı.
Leksikal Ağaç
depressive
depress



























