to delineate
01
detaylara girmek
to give an explanation in detail and with precision
Örnekler
The teacher will delineate the rules of the experiment for the students.
Öğretmen, öğrenciler için deneyin kurallarını açıklayacak.
Yesterday, the expert delineated the complex process of creating the sculpture.
Dün, uzman heykelin yapımının karmaşık sürecini açıkladı.
02
betimlemek
to draw or trace lines on a surface
Örnekler
In the drawing class, students were taught how to delineate shadows to add depth to their sketches.
Çizim dersinde, öğrencilere eskizlerine derinlik katmak için gölgeleri çizmek öğretildi.
Maps often delineate country borders with bold lines to clarify territorial divisions.
Haritalar, bölgesel bölünmeleri netleştirmek için genellikle ülke sınırlarını kalın çizgilerle çizer.
03
çizmek, sınırlarını belirlemek
trace the shape of
04
sınırlamak, tanımlamak
determine the essential quality of
05
taslak çizmek, şeklini göstermek
show the form or outline of
delineate
01
sınırları çizilmiş, kesin olarak temsil edilmiş
represented accurately or precisely
Leksikal Ağaç
delineated
delineative
delineate



























