to controvert
01
çürütmek, aksini ispatlamak
to demonstrate that a claim, theory, or statement is untrue
Örnekler
New research controverted the long-held theory about climate cycles.
Yeni araştırmalar, iklim döngüleri hakkındaki uzun süredir devam eden teoriyi çürüttü.
Witness testimony controverted the suspect's alibi.
Tanık ifadesi, şüphelinin mazeretini çürüttü.
02
tartışmak, çekişmek
to engage in dispute over a point or proposal
Örnekler
At the meeting, several members controverted the proposed timeline for the rollout.
Toplantıda, birkaç üye yayılım için önerilen zaman çizelgesini tartıştı.
The two historians controverted the causes of the revolution in a heated exchange.
İki tarihçi, hararetli bir tartışmada devrimin nedenlerini tartıştı.
