contiguous
con
kən
ken
ti
ˈtɪ
ti
guous
gjuəs
gyues
British pronunciation
/kəntˈɪɡjuːəs/

"contiguous"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

contiguous
01

bitişik, ardışık

occurring without interruption, one after another, in a continuous sequence
example
Örnekler
The events happened on contiguous days, with no break between them.
Olaylar, aralarında hiçbir ara olmadan, ardışık günlerde gerçekleşti.
The two conferences were scheduled for contiguous hours, allowing attendees to move between sessions.
İki konferans, katılımcıların oturumlar arasında geçiş yapmasına izin verecek şekilde ardışık saatler için planlanmıştı.
02

bitişik

sharing a common border or touching at some point
example
Örnekler
The company acquired several contiguous parcels of land to expand its operations.
Şirket, faaliyetlerini genişletmek için birbirine bitişik birkaç arazi parseli satın aldı.
The artist created a mural that spanned several contiguous walls of the gallery.
Sanatçı, galerinin birkaç bitişik duvarını kapsayan bir duvar resmi yarattı.
03

bitişik, yanyana

touching or adjoining, without any gaps or separation
example
Örnekler
The two properties are contiguous, sharing a fence along their border.
İki mülk bitişik, sınırları boyunca bir çit paylaşıyor.
The contiguous countries formed a powerful trade alliance.
Bitişik ülkeler güçlü bir ticaret ittifakı oluşturdu.
04

bitişik, komşu

(of two angles) share a common side and a common vertex
example
Örnekler
The two angles are contiguous, meeting at the vertex of the triangle.
İki açı bitişik, üçgenin tepe noktasında buluşuyor.
In a square, the angles are contiguous and form right angles.
Bir karede, açılar bitişik ve dik açılar oluşturur.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store