constantly
Örnekler
She was constantly checking her phone for messages.
O, mesajlar için telefonunu sürekli kontrol ediyordu.
He was constantly striving to improve his skills.
Becerilerini geliştirmek için sürekli çaba gösteriyordu.
02
sürekli, devamlı
in a steady or unchanging way over time
Örnekler
The temperature remained constantly high throughout the summer.
Yaz boyunca sıcaklık sürekli olarak yüksek kaldı.
The company 's prices stayed constantly low for years.
Şirketin fiyatları yıllarca sürekli olarak düşük kaldı.
Leksikal Ağaç
constantly
constant
const



























