to conduct
01
yönetmek
to direct or participate in the management, organization, or execution of something
Transitive: to conduct an operation or process
Örnekler
The experienced project manager will conduct the team in implementing the new software.
Deneyimli proje yöneticisi, yeni yazılımın uygulanmasında ekibi yönetecek.
Researchers will conduct experiments to test the efficacy of the new drug.
Araştırmacılar, yeni ilacın etkinliğini test etmek için deneyler yürütecek.
1.1
yönetmek (orkestra, koro)
to direct a choir or orchestra using special movements of the hands
Intransitive
Transitive: to conduct a choir or orchestra
Örnekler
She conducted the orchestra with precise hand gestures, ensuring everyone stayed in sync.
O, herkesin senkronize kalmasını sağlayarak, ellerinin kesin hareketleriyle orkestrayı yönetti.
The maestro conducted the symphony with great enthusiasm and skill.
Maestro, senfoniye büyük bir coşku ve beceriyle yönetti.
02
yönlendirmek, rehberlik etmek
to lead or accompany someone to a location or through an area, providing direction or assistance
Transitive: to conduct sb somewhere
Örnekler
The tour guide conducted the visitors through the historic castle.
Turist rehberi, ziyaretçileri tarihi kale boyunca yönlendirdi.
A steward conducted the guests to their seats at the wedding.
Bir görevli, düğünde misafirleri yerlerine yönlendirdi.
03
geçirmek
to allow heat or electricity be transmitted
Transitive: to conduct heat or electricity
Örnekler
Metals like copper and silver conduct electricity exceptionally well.
Bakır ve gümüş gibi metaller elektriği iletir.
The insulated wires are designed not to conduct heat to prevent burns.
Yalıtımlı teller, yanıkları önlemek için ısıyı iletmemek üzere tasarlanmıştır.
04
davranmak, kendini göstermek
to act or carry oneself in a particular manner
Transitive: to conduct oneself in a specific manner
Örnekler
He conducted himself professionally during the interview.
Görüşme sırasında profesyonel bir şekilde davrandı.
The children were reminded to conduct themselves politely at the dinner table.
Çocuklara yemek masasında nazikçe davranmaları gerektiği hatırlatıldı.
Conduct
01
davranış, tutum
the way a person behaves, especially in a particular situation or setting
Örnekler
The teacher praised the student for her exemplary conduct in class.
Öğretmen, öğrenciyi sınıftaki örnek davranışı için övdü.
Proper conduct is expected at formal events.
Resmi etkinliklerde uygun bir davranış beklenir.
1.1
yönetim, idaare
the way an organization, activity, or process is managed
Örnekler
The conduct of the negotiations was fair and transparent.
Müzakerelerin yürütülmesi adil ve şeffaftı.
She oversaw the conduct of the audit for the entire department.
O, tüm departman için denetimin yürütülmesini denetledi.
Leksikal Ağaç
conductance
conducting
conduction
conduct
conduce
