coincidental
01
tesadüfi, rastlantısal
happening by chance at the same time or in a way that appears connected but is not planned
Örnekler
The meeting 's coincidental timing with the announcement made everyone suspicious.
Toplantının duyuruyla tesadüfi zamanlaması herkesi şüphelendirdi.
Their coincidental arrival at the airport led to an unexpected reunion after years apart.
Havalimanına tesadüfi varışları, yıllar sonra beklenmedik bir buluşmaya yol açtı.
02
tesadüfi, rastlantısal
happening unexpectedly and without deliberate planning or foresight
Örnekler
It was purely coincidental that I ran into my old friend from high school while on vacation in another country.
Başka bir ülkede tatildeyken liseden eski bir arkadaşımla karşılaşmam tamamen tesadüfiydi.
The fact that she chose the same book as me from the library was purely coincidental; we have different tastes in literature.
Kütüphaneden benimle aynı kitabı seçmesi tamamen tesadüfiydi; edebiyatta farklı zevklerimiz var.
Leksikal Ağaç
coincidental
incidental
incident
