to coarsen
01
kabalaştırmak, kaba hale getirmek
to reduce the refinement, subtlety, or delicacy of something
Transitive: to coarsen sth
Örnekler
Years of harsh living had coarsened his manners.
Yıllarca süren zorlu yaşam, davranışlarını kabalıklaştırmıştı.
The film 's humor was coarsened to appeal to a wider audience.
Filmin mizahı daha geniş bir kitleye hitap etmek için kabaşlaştırıldı.
02
pürüzlendirmek, kalınlaştırmak
to make a material or surface rougher or thicker in texture
Transitive: to coarsen sth
Örnekler
Sanding the plank incorrectly coarsened its surface.
Tahtayı yanlış zımparalamak yüzeyini pürüzlendirdi.
Harsh detergents can coarsen wool garments.
Sert deterjanlar yün giysileri pürüzlendirebilir.
03
kabaşlaşmak, sertleşmek
to become rougher or thicker in texture or quality
Intransitive
Örnekler
His skin coarsened after years of outdoor labor.
Yıllarca açık havada çalıştıktan sonra cildi kabaşlaştı.
The rope coarsened as it aged.
İp yaşlandıkça kabaşlaştı.
Leksikal Ağaç
coarsened
coarsen
coarse



























