to brighten
01
aydınlatmak
to add more attractive and lively colors to something, making it look more cheerful and vibrant
Transitive: to brighten a space
Örnekler
She uses colorful flowers to brighten the room.
Oda renkli çiçekler kullanarak odayı canlandırıyor.
The artist is currently brightening the canvas with bold strokes.
Sanatçı şu anda tuvali cesur vuruşlarla aydınlatıyor.
Örnekler
The sky began to brighten after the heavy rain.
Şiddetli yağmurdan sonra gökyüzü ağarmaya başladı.
The forecast said the weather would brighten by the afternoon.
Hava tahminlerine göre hava öğleden sonra ağaracak.
