Breeze
Örnekler
He took a deep breath, enjoying the fresh mountain breeze.
Derin bir nefes aldı, taze dağ esintisinin tadını çıkardı.
She loves to read a book in the park with the breeze rustling the pages.
Parkta sayfaları hışırdatan esintiyle kitap okumayı seviyor.
02
kolay zafer
something that is easy to do or accomplish
Örnekler
The exam was a breeze; I finished it in half the time.
Sınav çocuk oyuncağıydı; yarısı kadar sürede bitirdim.
She made the presentation look like a breeze, even though it was difficult.
Sunum zor olmasına rağmen, onu bir çocuk oyuncağı gibi gösterdi.
to breeze
01
hafifçe esmek, okşamak (bir esinti gibi)
blow gently and lightly
02
kolayca ilerlemek, rahatça ilerlemek
to proceed quickly and easily
Leksikal Ağaç
breezy
breeze



























