acutely
a
ə
e
cute
ˈkjut
kyut
ly
li
li
British pronunciation
/ɐkjˈuːtli/

"acutely"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

acutely
01

yoğun bir şekilde, keskin bir şekilde

in a highly sensitive or intense way
example
Örnekler
She was acutely aware of every sound in the empty house.
O, boş evdeki her sesin şiddetle farkındaydı.
He acutely felt the loss of his childhood friend.
Çocukluk arkadaşının kaybını derinden hissetti.
02

keskin bir şekilde, derinlemesine

in a wise, insightful, or sharply perceptive manner
example
Örnekler
The detective acutely observed the subtle clues others missed.
Dedektif, diğerlerinin kaçırdığı ince ipuçlarını keskin bir şekilde gözlemledi.
He spoke acutely about the underlying problems in the education system.
Eğitim sistemindeki temel sorunlar hakkında keskin bir şekilde konuştu.
03

şiddetle

with a rapid and sudden onset, usually physical or medical
example
Örnekler
The patient 's fever rose acutely within a few hours.
Hastanın ateşi birkaç saat içinde ani bir şekilde yükseldi.
He was acutely ill after eating contaminated food.
Kontamine yiyecek yedikten sonra şiddetli bir şekilde hastalandı.
04

şiddetle

with a sharp or steep angle
example
Örnekler
The mountain peak rose acutely against the sky.
Dağ zirvesi gökyüzüne karşı sivri bir şekilde yükseldi.
The architect designed the roof to slope acutely for better drainage.
Mimar, daha iyi drenaj için çatının dik bir şekilde eğimli olmasını tasarladı.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store