to stick down
[phrase form: stick]
01
karalamak, hızlıca not almak
to quickly write something in an informal or hasty manner
Örnekler
The blogger would stick down blog post ideas in a digital document to organize their thoughts.
Blog yazarı, düşüncelerini organize etmek için blog yazısı fikirlerini dijital bir belgeye not alırdı.
The author carried a small notepad to stick down snippets of dialogue that came to mind.
Yazar, aklına gelen diyalog parçalarını hızlıca not almak için küçük bir not defteri taşırdı.
02
yapıştırmak, sabitlemek
to cause something to attach firmly to a surface
Örnekler
The artist used glue to stick down the different layers of the collage artwork.
Sanatçı, kolaj çalışmasının farklı katmanlarını yapıştırmak için yapıştırıcı kullandı.
He stuck his notes down on the desk to keep them from moving.
Notlarını hareket etmemeleri için masaya yapıştırdı.
03
yapışmak, sıkıca tutunmak
to be attached firmly to a surface
Örnekler
The carpet tiles started to stick down firmly as we walked on them.
Halı karolarının üzerinde yürüdükçe yapışmaya başladılar.
The tapestry hung on the wall and seemed to stick down naturally.
Duvar halısı duvarda asılı duruyordu ve doğal olarak yapışıyor gibi görünüyordu.



























