to cram in
[phrase form: cram]
01
sıkıştırmak, tıkmak
to forcibly fit or squeeze a significant amount of work or activity into a limited timeframe
Örnekler
With only a few minutes to spare, he tried to cram in a phone call to his parents.
Sadece birkaç dakikası varken, ailesine bir telefon görüşmesi sıkıştırmaya çalıştı.
Trying to cram in too many activities can lead to burnout and exhaustion.
Çok fazla aktiviteyi sıkıştırmaya çalışmak tükenmişliğe ve yorgunluğa yol açabilir.
02
tıkmak, sıkıştırmak
to forcefully fit something or someone into a small space
Örnekler
We had to cram in all our luggage into the tiny car trunk.
Tüm bagajımızı küçük araba bagajına tıkmak zorunda kaldık.
They managed to cram in ten people into the small elevator.
Küçük asansöre on kişiyi tıkmayı başardılar.



























