vacant
01
boş
(of a house, room, seat, etc.) empty or unoccupied and available to be used
Örnekler
The vacant house at the end of the street had been abandoned for years.
Sokak sonundaki boş ev yıllardır terk edilmişti.
She found a vacant seat near the window and settled in for the long train journey.
Pencerenin yanında boş bir koltuk buldu ve uzun tren yolculuğu için yerleşti.
Örnekler
His vacant stare suggested he was lost in his own world.
Onun boş bakışı, kendi dünyasında kaybolduğunu ima ediyordu.
She responded with a vacant nod, indicating she was n’t truly listening.
Gerçekten dinlemediğini gösteren boş bir baş sallama ile cevap verdi.
03
boş, açık
(of a job or position) not currently occupied or filled by someone
Örnekler
There is a vacant position for a marketing manager at the company.
Şirkette bir pazarlama müdürü için boş bir pozisyon var.
They posted an ad for the vacant job on their website.
Web sitelerinde boş iş için bir ilan yayınladılar.
Leksikal Ağaç
vacantly
vacant
vacate
