to twiddle
01
oynamak, gergin bir şekilde kurcalamak
to move or play with something in a nervous or absentminded manner
Transitive: to twiddle sth
Örnekler
Nervously awaiting the interview, she began to twiddle a pen between her fingers.
Görüşmeyi gergin bir şekilde beklerken, parmaklarının arasında bir kalemi çevirmeye başladı.
Unable to focus, she twiddled a strand of her hair while studying for the exam.
Odaklanamayan, sınav için çalışırken bir tutam saçını oynatıyordu.
02
döndürmek, oynatmak
to make light and delicate turning or jouncing movements
Intransitive
Örnekler
The leaves twiddled in the breeze as if dancing to nature's tune.
Yapraklar, doğanın melodisine dans ediyormuş gibi rüzgarda kıvrılıyordu.
The cat 's tail twiddled back and forth in anticipation of playtime.
Kedinin kuyruğu oyun zamanını beklerken ileri geri kıvranıyordu.
Twiddle
01
bir dizi küçük (genellikle boş) bükme veya dönüş
a series of small (usually idle) twists or turns
Leksikal Ağaç
twiddler
twiddle



























