to trample
01
çiğnemek, ezmek
to walk with force and weight
Intransitive
Örnekler
The crowd trampled through the field, leaving deep footprints and broken plants.
Kalabalık tarlada çiğneyerek ilerledi, derin ayak izleri ve kırık bitkiler bıraktı.
The herd of elephants trampled across the savannah, flattening the tall grass.
Filler sürüsü savan boyunca çiğneyerek ilerledi, uzun otları dümdüz etti.
02
çiğnemek, ayaklar altında ezmek
to step heavily or crush underfoot with force
Transitive: to trample sth
Örnekler
In the chaos, people began to trample the fallen leaves during the outdoor concert.
Kaos içinde, insanlar açık hava konseri sırasında düşen yaprakları çiğnemeye başladı.
The children could n't contain their excitement and accidentally trampled the delicate flowers in the garden.
Çocuklar heyecanlarını kontrol edemediler ve yanlışlıkla bahçedeki narin çiçekleri ezdiler.
03
çiğnemek, hiçe saymak
to treat someone's rights, feelings, or values with disrespect or disregard
Örnekler
She felt her rights were trampled on during the heated argument.
Hararetli tartışma sırasında haklarının çiğnendiğini hissetti.
He warned his team not to trample on the efforts of their predecessors.
Ekibini, öncüllerinin çabalarını çiğnememeleri konusunda uyardı.
Trample
01
çiğneme sesi, ağır basma sesi
the sound of heavy treading or stomping
Leksikal Ağaç
trampler
trampling
trample
