tatty
01
gösterişli, çarpıcı
tastelessly showy
02
eskimiş, yıpranmış
old, worn, and in poor condition
Örnekler
He wore a tatty old sweater with frayed edges and holes.
Yıpranmış kenarları ve delikleri olan eskimiş bir kazak giyiyordu.
The once elegant sofa now looked tatty and faded from years of use.
Bir zamanlar şık olan kanepe, yılların kullanımından dolayı artık eskimiş ve solmuş görünüyordu.
Leksikal Ağaç
tattily
tatty
tat



























