to subsist
Örnekler
During the drought, the villagers had to subsist on a limited supply of rice and beans.
Kuraklık sırasında, köylüler sınırlı bir pirinç ve fasulye tedariki ile geçinmek zorunda kaldı.
Many people in remote areas subsist without access to clean water or electricity.
Uzak bölgelerdeki birçok insan temiz suya veya elektriğe erişimi olmadan yaşamını sürdürür.
Leksikal Ağaç
subsistence
subsister
subsist



























