to solace
01
teselli etmek, avutmak
to offer comfort, support, or emotional strength to someone
Transitive: to solace sb
Örnekler
Friends and family gathered to solace her after the tragic incident.
Arkadaşlar ve aile, trajik olaydan sonra ona teselli vermek için toplandı.
I am currently solacing my colleague who is upset.
Şu anda üzgün olan meslektaşıma teselli veriyorum.
Solace
01
teselli
emotional comfort one receives when sad or in trouble
Örnekler
She found solace in the comforting words of her best friend during the difficult time.
Zor zamanında en iyi arkadaşının rahatlatıcı sözlerinde teselli buldu.
The sound of the waves offered him solace, easing his mind during a particularly hard week.
Dalgaların sesi ona teselli verdi, özellikle zor bir haftada zihnini rahatlattı.
02
teselli, avuntu
the act of consoling; giving relief in affliction
03
teselli, avuntu
comfort in disappointment or misery
Leksikal Ağaç
solacement
solace
