Sojourn
Örnekler
During her sojourn in Paris, she visited all the famous museums.
Paris'taki konaklaması sırasında tüm ünlü müzeleri ziyaret etti.
His sojourn at the seaside cottage provided the perfect escape from city life.
Deniz kenarındaki kulübedeki konaklaması, şehir hayatından mükemmel bir kaçış sağladı.
to sojourn
01
geçici olarak oturmak
to stay or reside temporarily in a place
Intransitive: to sojourn somewhere
Örnekler
As part of their academic exchange program, students will sojourn in Japan for a semester.
Akademik değişim programlarının bir parçası olarak öğrenciler bir dönem boyunca Japonya'da kalacaklar.
The artist decided to sojourn in the picturesque mountain town to find inspiration for a series of landscape paintings.
Sanatçı, bir dizi manzara resmi için ilham bulmak için pitoresk dağ kasabasında konaklamaya karar verdi.



























