shattering
01
kırıcı, gürültülü
seemingly loud enough to break something; violently rattling or clattering
Örnekler
The shattering news of his father's death left him numb with grief.
Babasının ölümünün yıkıcı haberi onu kederle uyuşmuş halde bıraktı.
The shattering breakup took months to recover from.
Yıkıcı ayrılıktan kurtulmak aylar aldı.
Shattering
01
parçalama, kırma
the act of breaking something into small pieces



























