to bawl
01
bas bas bağırmak
to shout loudly and emotionally, often expressing distress, anger, or frustration
Intransitive
Örnekler
Frustrated by the unexpected setback, he could n't help but bawl in anger.
Beklenmedik engel karşısında hayal kırıklığına uğrayan adam, öfkeyle bağırmaktan kendini alamadı.
As the children played in the yard, the mother bawled for them to come inside for dinner.
Çocuklar bahçede oynarken, anne akşam yemeği için içeri gelmeleri için bağırdı.
02
hıçkıra hıçkıra ağlamak, bağıra bağıra ağlamak
to cry in a loud manner with strong emotions or distress
Intransitive
Örnekler
The baby began to bawl when it was hungry.
Bebek acıktığında avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.
Frustrated by the situation, she started to bawl uncontrollably.
Durumdan hayal kırıklığına uğrayan kadın, kontrolsüz bir şekilde ağlamaya başladı.
Leksikal Ağaç
bawler
bawling
bawl



























