Ara
sallow
Example
The prolonged illness left him with a sallow complexion, highlighting the impact on his overall well-being.
Uzun süren hastalık, onun solgun bir ten renginde kalmasına sebep oldu ve genel sağlığı üzerindeki etkisini vurguladı.
Despite attempts to conceal her fatigue, the sallow undertones in her skin revealed the toll of sleepless nights.
Yorgunluğunu gizlemeye çalışmasına rağmen, cildindeki solgun sarımtırak tonlar uykusuz geçen gecelerin bedelini ortaya koyuyordu.
Sallow
01
söğüt, söğüt (ağaç türü)
any of several Old World shrubby broad-leaved willows having large catkins; some are important sources for tanbark and charcoal
to sallow
01
sarartmak, solgunlaştırmak
cause to become sallow
Yakın Kelimeler
