Result
01
sonuç
something that is caused by something else
Örnekler
The medication had the desired result of reducing the patient's symptoms.
İlaç, hastanın semptomlarını azaltma istenen sonucunu verdi.
The team 's hard work produced excellent results in the competition.
Takımın sıkı çalışması, yarışmada mükemmel sonuçlar üretti.
02
sonuç
the outcome or final score of a competition, match, test, etc.
Örnekler
We anxiously awaited the election results, eager to see who would win.
Seçim sonuçlarını endişeyle bekledik, kimin kazanacağını görmek için sabırsızlanıyorduk.
The surprising turn of events changed the entire result of the game.
Olayların şaşırtıcı dönüşü, oyunun tüm sonucunu değiştirdi.
03
sonuç, çözüm
a statement that solves a problem or explains how to solve the problem
04
sonuç, netice
the semantic role of the noun phrase whose referent exists only by virtue of the activity denoted by the verb in the clause
05
hasıla
(plural) things that are achieved with great effort or skill
to result
01
sonucu olmak
to directly cause something
Intransitive: to result in a situation
Örnekler
His reckless behavior resulted in a car accident.
Düşüncesiz davranışı bir araba kazasıyla sonuçlandı.
Skipping breakfast often results in low energy levels throughout the day.
Kahvaltıyı atlamak, gün boyunca düşük enerji seviyelerine neden olur.
Örnekler
The increase in air pollution resulted from the rise in industrial activity.
Hava kirliliğindeki artış, endüstriyel faaliyetlerin artışından kaynaklandı.
A decline in student performance resulted from the abrupt changes in the curriculum.
Müfredattaki ani değişiklikler, öğrenci performansında bir düşüşe neden oldu.
