to rekindle
01
canlandırmak, yeniden alevlendirmek
to revive or renew something, such as a relationship or interest, that has faded
Örnekler
After years apart, they managed to rekindle their childhood friendship.
Yıllar sonra, çocukluk arkadaşlıklarını canlandırmayı başardılar.
She listened to her favorite song to rekindle her passion for music.
Müzik tutkusunu canlandırmak için en sevdiği şarkıyı dinledi.
02
yeniden alevlendirmek, canlandırmak
to ignite again, as a flame or fire that has gone out
Örnekler
He rekindled the campfire after the rain had dampened it.
Yağmur onu ıslattıktan sonra kamp ateşini yeniden yaktı.
Sparks were used to rekindle the hearth.
Kıvılcımlar, ocağı yeniden tutuşturmak için kullanıldı.



























