rarefied
01
seçkin, yüksek
having an elevated quality, either morally or intellectually, that is far above the ordinary
Örnekler
The professor 's lecture was delivered in a rarefied academic style.
Profesörün dersi, seçkin bir akademik tarzda sunuldu.
She moved in rarefied circles of art and culture.
O, sanat ve kültürün seçkin çevrelerinde hareket ediyordu.
Örnekler
The climbers struggled to breathe in the rarefied air at the summit of Mount Everest.
Dağcılar, Everest Dağı'nın zirvesindeki seyreltilmiş havada nefes almakta zorlandı.
He was unaccustomed to the rarefied air of the high-altitude environment and felt dizzy.
Yüksek irtifa ortamının seyreltilmiş havasına alışkın değildi ve başı dönüyordu.
Leksikal Ağaç
rarefied
rarefy
rare



























