to quarrel
01
ağız dalaşına girmek
to have a serious argument
Intransitive: to quarrel over sth | to quarrel about sth
Örnekler
The married couple quarreled over household responsibilities, leading to a discussion about balancing chores.
Evli çift, ev işleri sorumlulukları üzerine tartıştı, bu da iş bölümü hakkında bir tartışmaya yol açtı.
Siblings often quarrel about sharing personal space, resulting in occasional disagreements.
Kardeşler genellikle kişisel alanı paylaşma konusunda tartışırlar, bu da ara sıra anlaşmazlıklara yol açar.
Quarrel
01
dalaş
a heated argument or disagreement, often involving anger or hostility between individuals
Örnekler
Their quarrel started over a minor misunderstanding but quickly escalated into a major conflict.
Onların tartışması küçük bir yanlış anlaşılma üzerine başladı ama hızla büyük bir çatışmaya dönüştü.
The quarrel between the siblings was so intense that it disrupted the entire family gathering.
Kardeşler arasındaki kavga o kadar şiddetliydi ki tüm aile toplantısını bozdu.
02
arbalet oku, dört kenarlı ok
an arrow that is shot from a crossbow; has a head with four edges
Leksikal Ağaç
quarreler
quarrel



























