puzzling
Örnekler
The puzzle had a puzzling solution that nobody could figure out.
Bulmacanın kimsenin çözemediği şaşırtıcı bir çözümü vardı.
The artist's intentions were puzzling, leaving critics debating their meaning.
Sanatçının niyetleri kafa karıştırıcıydı, eleştirmenlerin anlamlarını tartışmasına neden oldu.
02
şaşırtıcı, kafa karıştırıcı
confusing or difficult to understand, often invoking curiosity or the need for resolution
Örnekler
The magician's trick was so puzzling that the audience could n't figure out how it was done.
Sihirbazın hilesi o kadar şaşırtıcıydı ki seyirci nasıl yapıldığını çözemedi.
She received a puzzling message that left her wondering about its true intent.
O, gerçek niyeti hakkında merak uyandıran şaşırtıcı bir mesaj aldı.
Leksikal Ağaç
puzzling
puzzle



























