pent-up
01
bastırılmış, birikmiş
(of an emotion, etc.) restrained or restricted, often due to external factors
Örnekler
After weeks of rainy weather, the children had a pent-up desire to play outside in the sunshine.
Haftalarca süren yağmurlu havanın ardından, çocukların güneşin altında dışarıda oynamak için bastırılmış bir arzusu vardı.
His pent-up frustration finally erupted during the heated argument with his colleague.
Birikmiş hayal kırıklığı, meslektaşıyla yaşadığı hararetli tartışma sırasında nihayet patlak verdi.
02
bastırılmış, içine atılmış
keeping emotions, desires, etc. inside and not releasing or expressing them outwardly
Örnekler
He felt too pent-up to socialize at the party.
Partide sosyalleşmek için kendini çok bastırılmış hissetti.
The tension in the room was palpable; everyone seemed too pent-up to relax.
Odadaki gerginlik hissedilebilirdi; herkes rahatlamak için fazla bastırılmış görünüyordu.



























