to outdo
01
aşmak, geçmek
to surpass or exceed in performance or quality
Transitive: to outdo oneself | to outdo a precious success
Örnekler
In the competition, Sarah consistently worked hard to outdo her previous records and set new benchmarks.
Yarışmada, Sarah önceki rekorlarını aşmak ve yeni standartlar belirlemek için sürekli çok çalıştı.
The chef constantly strives to outdo himself, creating innovative dishes that delight the restaurant's patrons.
Şef sürekli kendini aşmaya çalışır, restoranın müşterilerini memnun eden yenilikçi yemekler yaratır.
02
aşmak, geçmek
to surpass or outperform someone or something, often by defeating or overcoming them
Transitive: to outdo a rival
Örnekler
She outdid her opponent with a flawless performance in the final round.
O, final turunda kusursuz bir performansla rakibini geride bıraktı.
Determined to win, he outdid every other competitor in the race.
Kazanmaya kararlı, yarışta diğer tüm rakiplerini geride bıraktı.
