Mute
01
ses kısıcı
a tool that is used to soften or silence the sound produced by a musical instrument
02
dilsiz, sağır ve dilsiz
a person who is unable to speak, either by choice or due to a physical condition
Örnekler
The mute communicated through gestures and writing.
Dilsiz, jestler ve yazı yoluyla iletişim kurdu.
The mute was given an interpreter to help convey his thoughts in court.
Dilsiz bir kişiye, mahkemede düşüncelerini iletmek için bir tercüman verildi.
to mute
01
azaltmak, kısmak
to reduce the volume or intensity of a sound
Transitive: to mute a sound
Örnekler
Placing a thick rug on the floor helps mute footsteps in the hallway.
Yere kalın bir halı sermek, koridordaki ayak seslerini bastırmaya yardımcı olur.
The curtains have effectively muted the outside traffic noise.
Perdeler, dışarıdaki trafik gürültüsünü etkili bir şekilde bastırdı.
mute
01
dilsiz, sessiz
unable to speak or produce sound
Örnekler
The mute girl communicated using sign language.
Dilsiz kız işaret dili kullanarak iletişim kurdu.
He was born mute and used a communication device to express himself.
O, dilsiz doğdu ve kendini ifade etmek için bir iletişim cihazı kullandı.
02
dilsiz, sessiz
expressed without speech
Örnekler
The room was mute after the shocking announcement, with no one daring to speak or make a sound.
Şok edici duyurudan sonra oda sessiz kaldı, kimse konuşmaya veya ses çıkarmaya cesaret edemedi.
The once lively party became mute as the power went out, leaving everyone in the dark and quiet.
Bir zamanlar canlı olan parti, elektrikler kesilince sessiz hale geldi ve herkesi karanlıkta ve sessizlikte bıraktı.
Örnekler
In the word " knight, " the " k " is mute.
"Knight" kelimesinde "k" harfi sessizdir.
The " e " at the end of " cake " is mute, influencing the vowel sound but not pronounced.
"Cake" kelimesinin sonundaki "e" sessizdir, ünlü sesini etkiler ancak telaffuz edilmez.
Leksikal Ağaç
mutable
mutinous
mutism
mute
