lusterless
Örnekler
The lusterless surface of the worn-out table reflected no light.
Eskimiş masanın parlaksız yüzeyi hiç ışık yansıtmadı.
Her hair, once vibrant, had become lusterless and dull from neglect.
Bir zamanlar canlı olan saçları, ihmalden dolayı parlaksız ve donuk hale gelmişti.
Örnekler
The team ’s lustreless performance led to a disappointing loss in the final match.
Takımın soluk performansı, final maçında hayal kırıklığı yaratan bir yenilgiye yol açtı.
Her voice was lustreless, lacking the usual enthusiasm that made her speeches captivating.
Sesi donuktu, konuşmalarını büyüleyici yapan olağan coşkudan yoksundu.
Leksikal Ağaç
lusterlessness
lusterless
luster



























