jaunty
01
yaşamından ve kendinden memnun
appearing cheerful, lively, and full of confidence
Örnekler
He walked into the room with a jaunty step.
Odaya neşeli bir adımla girdi.
Her jaunty smile brightened everyone's day.
Onun neşeli gülümsemesi herkesin gününü aydınlattı.
02
şık, modaya uygun
stylish in appearance, reflecting current trends or fashionable taste
Örnekler
He wore a jaunty suit that turned heads at the party.
Partide kafaları çeviren şık bir takım elbise giymişti.
Her jaunty outfit mixed vintage charm with modern flair.
Onun şık kıyafeti vintage çekiciliği modern tarzla karıştırıyordu.



























