to hug
01
kucaklamak
to tightly and closely hold someone in one's arms, typically a person one loves
Intransitive
Transitive: to hug sb
Örnekler
She rushed to hug her friend upon seeing her after a long time.
Uzun bir süre sonra arkadaşını görünce ona sarılmak için koştu.
Overjoyed to see each other, they warmly hugged upon meeting at the airport.
Birbirlerini görmekten aşırı mutlu olarak, havaalanında buluştuklarında sıcak bir şekilde sarıldılar.
02
sarmak, kucaklamak
to surround or fit closely and snugly around something
Transitive: to hug sth
Örnekler
The sweater hugged her curves, making her feel comfortable and cozy.
Kazak, onun kıvrımlarını sarıyordu, bu da onu rahat ve huzurlu hissettiriyordu.
The blanket hugged her body, keeping her warm through the night.
Battaniye vücudunu sarıp sarmaladı, onu gece boyunca sıcak tuttu.
Hug
01
sarılmak
the act of closely holding someone in one's arms, usually as a sign of affection
Leksikal Ağaç
hugger
hugging
hug
