to hinder
01
alıkoymak
to create obstacles or difficulties that prevent progress, movement, or success
Transitive: to hinder an activity or process
Örnekler
The heavy rain hindered our plans for a picnic.
Şiddetli yağmur piknik planlarımızı engelledi.
Lack of funds can hinder the development of small businesses.
Fon eksikliği küçük işletmelerin gelişimini engelleyebilir.
02
engellemek, zorlaştırmak
to obstruct or prevent the progress or accomplishment of something
Transitive: to hinder sb from sth
Örnekler
His injury hindered him from playing in the game.
Sakatlığı onu oyunda oynamaktan alıkoydu.
The traffic jam hindered her from arriving on time.
Trafik sıkışıklığı onun zamanında varmasını engelledi.
hinder
01
arka, arkaik
located at or near the back of an animal
