glittering
01
ışıltılı
shining brightly, often with small flashes of light
Örnekler
The glittering stars filled the night sky, twinkling with distant light.
Parlayan yıldızlar gece gökyüzünü doldurdu, uzak ışıkla pırıldıyordu.
The glittering diamonds in her necklace caught the sunlight, dazzling onlookers.
Kolyesindeki parıldayan elmaslar güneş ışığını yakaladı, izleyenleri büyüledi.
Örnekler
The singer ’s glittering career spanned decades of hit songs.
Şarkıcının parlak kariyeri onlarca yıllık hit şarkıları kapsadı.
The awards ceremony was a glittering display of talent and prestige.
Ödül töreni, yetenek ve prestijin parıltılı bir sergisiydi.



























