ghastly
01
dehşetli
extremely unpleasant, shocking, or horrifying in appearance, nature, or effect
Örnekler
The haunted house was filled with ghastly sights, from cobweb-covered furniture to eerie, flickering lights.
Perili ev, örümcek ağlarıyla kaplı mobilyalardan ürkütücü, titrek ışıklara kadar korkunç manzaralarla doluydu.
The accident scene was ghastly, with mangled wreckage and pools of blood scattered across the road.
Kaza sahnesi korkunçtu, yolun her yerine dağılmış parçalanmış enkaz ve kan birikintileri vardı.
02
korkunç, ürkütücü
gruesomely indicative of death or the dead
Örnekler
She appeared ghastly, her complexion drained of color, as she struggled to stand up after fainting.
The flu had left him feeling weak and ghastly, with dark circles under his eyes and a pallor to his skin.
Grip onu zayıf ve solgun hissettirmişti, gözlerinin altında koyu halkalar ve teninde bir solgunluk vardı.



























