gaudy
01
şatafatlı
(used especially of clothes) styled to attract attention through bold colors, flashy embellishments, or exaggerated features
Örnekler
He strutted in a gaudy jacket covered in sequins and neon patches.
O, pullarla kaplı neon yamaları olan gösterişli bir ceketle kasılarak yürüdü.
Her gaudy dress turned heads, though not always in admiration.
Onun gösterişli elbisesi dikkat çekti, ancak her zaman hayranlıkla değil.
02
gösterişli, çarpıcı
excessively colorful, flashy, or showy in a way that lacks taste or elegance
Örnekler
The gaudy decorations on the Christmas tree clashed with the room's minimalist decor.
Noel ağacındaki gösterişli süsler, odanın minimalist dekoruyla çelişiyordu.
She wore a gaudy necklace adorned with oversized gemstones that drew attention.
Dikkat çeken, iri taşlarla süslenmiş gösterişli bir kolye takmıştı.
Gaudy
01
bir üniversite şenliği, mezunlar için düzenlenen bir toplantı
a festive gathering held at a college, especially in British universities, often as a reunion for alumni or a formal celebration for students and faculty
Örnekler
The college hosted its annual gaudy, inviting graduates from the past decade.
Kolej, son on yılın mezunlarını davet ederek yıllık gaudy'sini düzenledi.
She returned to Oxford for the gaudy, eager to reconnect with old classmates.
Eski sınıf arkadaşlarıyla yeniden bağlantı kurmak için istekli bir şekilde gaudy için Oxford'a döndü.
Leksikal Ağaç
gaudily
gaudiness
gaudy
gaud
