ostentatious
01
gösterişli
displaying wealth, luxury, or importance to attract attention or impress others
Örnekler
The rock star was known for his ostentatious style of wearing expensive jewel-encrusted costumes on stage.
Rock yıldızı, sahnede pahalı mücevherlerle süslü kostümler giyme gösterişli tarzıyla tanınıyordu.
Their ostentatious 50th wedding anniversary party with hundreds of guests seemed intended more to flaunt status than celebrate love.
Yüzlerce misafirin katıldığı gösterişli 50. evlilik yıldönümü partileri, sevgiyi kutlamaktan çok statü göstermeye yönelik gibiydi.
02
gösterişli, şatafatlı
(of a display) tawdry or vulgar
Leksikal Ağaç
ostentatiously
ostentatiousness
unostentatious
ostentatious
ostentation
ostentate
