to gape
01
ağzı açık bakmak
to stare with one's mouth open in amazement or wonder
Intransitive: to gape | to gape at sth
Örnekler
Right now, I am gaping at the impressive acrobatics of the circus performers.
Şu anda, sirk performansçılarının etkileyici akrobatiklerine ağzım açık bakıyorum.
She gapes in amazement when witnessing magic tricks.
Sihir numaralarına tanık olduğunda şaşkınlıkla ağzı açık kalır.
02
açılmak, aralamak
(of an opening or gap) to be or become open
Intransitive
Örnekler
The old bridge had started to deteriorate, causing its wooden planks to gape.
Eski köprü bozulmaya başlamıştı, tahta tahtalarının aralanmasına neden oluyordu.
The rockslide caused the mountain 's side to gape, exposing layers of earth and stone.
Kaya kayması, dağın yan tarafını açarak, toprak ve taş katmanlarını ortaya çıkardı.
Gape
01
ağzı açık bakış, hayret bakışı
a stare of amazement (usually with the mouth open)
02
ağzı açık kalma, şaşkın bakış
an expression of openmouthed astonishment



























