Ara
to enlighten
01
aydınlatmak
to give clarification or knowledge to someone about a particular subject or situation
Transitive: to enlighten sb on a subject | to enlighten sb about a subject
Example
The documentary aimed to enlighten viewers about the impact of climate change on the planet.
Belgesel, izleyicileri iklim değişikliğinin gezegen üzerindeki etkileri hakkında aydınlatmayı/bilgilendirmeyi amaçladı.
The counselor 's role is to enlighten individuals on effective coping mechanisms for managing stress and anxiety.
Danışmanın rolü, bireyleri stres ve kaygıyı yönetmek için etkili başa çıkma mekanizmaları konusunda bilgilendirmek, aydınlatmaktır.
02
açıklık getirmek
to make something clear or understandable, often by providing new or relevant information
Transitive: to enlighten a subject or issue
Example
The professor 's lecture on quantum physics served to enlighten the complex subject matter, making it more accessible to students.
Profesörün kuantum fiziği üzerine verdiği ders, karmaşık konuyu aydınlatmak için hizmet etti ve öğrenciler için daha erişilebilir hale getirdi.
Traveling to foreign countries can enlighten the subject of global cultures.
Yabancı ülkelere seyahat etmek, küresel kültürler konusunu aydınlatmak/bilgilendirmek için faydalı olabilir.
03
aydınlatmak, bilgilendirmek
to give someone spiritual knowledge or insight in order to deepen their understanding of themselves, their surroundings, or their relationship with a higher power or spiritual entity
Transitive: to enlighten sb
Example
Through meditation and reflection, the guru sought to enlighten his followers.
Meditasyon ve tefekkür aracılığıyla, guru takipçilerini aydınlatmak için çabaladı.
The wise elder shared ancient wisdom with the young apprentice, hoping to enlighten him.
Bilge yaşlı, genç çırakla eski bilgeliği paylaştı, onu aydınlatmayı umarak.
word family
lighten
Verb
enlighten
Verb
enlightened
Adjective
enlightened
Adjective
enlightening
Adjective
enlightening
Adjective
enlightenment
Noun
enlightenment
Noun
Yakın Kelimeler
