distressing
01
tedirgin edici
causing feelings of discomfort, sadness, or anxiety
Örnekler
The sudden change in the company's financial situation was distressing to the employees.
Şirketin mali durumundaki ani değişiklik, çalışanlar için üzücü idi.
Hearing about the accident was distressing for her, as she knew the victims personally.
Kazayı duymak onun için üzücüydü, çünkü kurbanları kişisel olarak tanıyordu.
02
üzücü, acı verici
bad; unfortunate
Leksikal Ağaç
distressingly
distressingness
distressing
distress



























