to disappear
01
yok olmak
to no longer be able to be seen
Intransitive
Örnekler
The sun disappears below the horizon every evening.
Güneş her akşam ufkun altında kaybolur.
The fog is disappearing, revealing a clear view of the landscape.
Sis kayboluyor, manzaraya net bir görünüm sunuyor.
02
ortadan kaybolmak
to no longer be able be found or located, often leading to frustration
Intransitive
Örnekler
Sarah disappeared from the party without saying goodbye, leaving her friends wondering where she went.
Sarah vedalaşmadan partiden kayboldu, arkadaşlarını nereye gittiğini merak eder halde bıraktı.
The detective was baffled by how the evidence seemed to disappear from the crime scene.
Dedektif, kanıtların suç mahallinden nasıl kaybolduğunu görünce şaşkına döndü.
03
yok olmak
to no longer exist or be used
Intransitive
Örnekler
Many old traditions have disappeared over time.
Birçok eski gelenek zamanla yok oldu.
Some species of animals have disappeared from this area.
Bu bölgeden bazı hayvan türleri kayboldu.
04
yavaş yavaş kaybolmak, gözden kaybolmak
to slowly become less noticeable or intense until gone
Intransitive
Örnekler
The sound of the music disappeared as they walked farther away.
Müziğin sesi uzaklaştıkça kayboldu.
The smile on his face slowly disappeared as he heard the news.
Yüzündeki gülümseme, haberi duyduğunda yavaşça kayboldu.
Leksikal Ağaç
disappear
appear



























